İstiklal Marşımız Nasıl Seçildi İstiklal Marşımız Hakkında Bilmen Gerekenler

Buradasınız

Sev 12 Mart 2023

türk, türkiye, bayrak, istikal, marş, mehmet akif ersoy

Büyük bir mücadele ve kahramanlıkla düşman işgalinden kurtardığımız vatanımızın bağımsızlığının simgesi olan ve Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınarak 12 Mart 1921 tarihinde kabul edilen İstiklal Marşımız, bir destanın yansıması gibidir. Kurtuluş Savaşı’nın kazanılacağı ve büyük bir zafer elde edileceğine dair detayları içeren ve şanlı Türk askerinin azmini ve vatan sevgisini konu eden marş, aynı zamanda bir milletin yeniden doğuşunun da simgesi gibidir. İstiklal Marşının Kabulü gününde bu güzel anlamlı şiirin hikayesi ve ulusal marşımız olması yolunda yaşananları tekrar hatırlamak ister misin?

Şiir yarışması ile başladı

türk, türkiye, bayrak, istikal, marş, mehmet akif ersoy

Türk ulusunun en büyük zaferlerinden biri olan tarihe altın harflerle yazılan ve kazanılmasının akabinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolu da açan Kurtuluş Savaşı, vatan ve millet sevgisini tüm halk olarak iliklerimize kadar hissettiğimiz bir dönem yaşattı. . Dönemin Maarif Vekaleti, bir yarışma açarak yaşanan duygulara tercüman olacak ve Kurtuluş Savaşı’nın milli ruhunu güçlendirecek bir çalışma yapmak istedi. Alınan karar doğrultusunda bir güfte yarışması yapılmasına karar verildi ve 1920 yılı boyunca devam eden yarışmaya 724 şiir katıldı. Millet Meclisi tarafından yapılan değerlendirmeler sonucunda kabul gören eserler arasında Kazım Karabekir, Hüseyin Suat Yalçın, İsak Ferrara, Muhittin Baha Pars ve Kemalettin Kamu gibi ünlü isimlerin de güfteleri bulunuyordu. Daha sonra bu yarışmayı kazanacak olan Mehmet Akif Ersoy ise “Milletin başarılarının para ile övünülemeyeceği” fikrine sahil olması nedeniyle ilk başta yarışmaya katılım göstermemişti.

Şiirler beğenilmeyince Mehmet Akif’ten de istendi

türk, türkiye, bayrak, istikal, marş, mehmet akif ersoy

Milli Eğitim Bakanlığı (Maarif Vekaleti) yarışma nedeniyle kendisine gelen şiirleri incelemeye başlamıştı. Son başvuru tarihi ise 23 Aralık 1920 günü geldiğinde eldeki eserler detaylıca incelendi ancak seçici kurulun üzerinde birleştiği bir şiir bulunamadı. Bunun ardından dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey, dönemin ünlü şairlerinden Mehmet Akif Ersoy’a bir mektup yazmaya ve onu da bu anlamlı yarışmaya katılmaya davet etmeye karar verdi. 5 Şubat 1921 tarihinde mektubu alan Mehmet Akif Ersoy, vatan sevgisinin ağır basması ve içindeki bağımsızlık ruhuyla bir şiir yazmaya karar verdi. Ankara’daki Taceddin Dergahı’nın bir ordusunda bugünkü İstiklal Marşımız olan şiirikaleme aldı. Şiir, Türk ordusu ve askerinin öncülük ettiği bağımsızlık mücadelesini ve vatana olan sevgisini konu alıyordu. Ulusun özgürlük yolunda attığı adımlar şiirde bir duygu bütünlüğü ile ifade ediliyordu. Hamdullah Suphi Bey, gelen şiiri okuduğunda çok duygulandı ve hızlıca bir deneme yapmaya karar verdi. Birkaç farklı cepheye şiiri göndererek askerlere dinletilmesini istedi. Batı Cephesi Komutanlığı’na giden şiir askerler tarafından da çok beğenilince 17 Şubat 1921 tarihinde dönemin popüler gazetelerinden Hakimiyet-i Milliye ve Sebilürreşad gazetelerinde yayınlandı. 12 gün sonra da Konya’daki yerel Öğüt gazetesinde yer aldı. Çok beğenilen ve destek gören Mehmet Akif Ersoy’un şiiri ön elemelerin hepsini geçmişti.

Meclis kabul ediyor

türk, türkiye, bayrak, istikal, marş, mehmet akif ersoy

Bu güzel ve anlamlı şiirin önündeki tek engel artık meclis kararıydı. Ön elemeleri geçen toplam 7 şiirin okunması 12 Mart 1921 tarihindeki meclis genel kurulunda yapılacaktı. Mustafa Kemal Atatürk’ün başkanlığında yapılan oturumda şiirler sırayla okunacaktı. Mehmet Akif’in şiirini ise meclis kürsüsünden okuyan isim Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey’di. Bu ilk okumanın ardından meclis salonunu büyük bir heyecan ve duygu kapladı. Milletvekilleri diğer şiirlerin okunmasına gerek görmediler ve yarışmayı bu şiirin kazanmasını istediklerini belirttiler. Ancak Kazım Karabekir başta olmak üzere bazı milletvekilleri buna karşı çıktılar. Ancak sonuç değişmedi ve Mehmet Akif Ersoy’un şiiri 12 Mart 1921 tarihinde yarışmayı kazandı.

Mehmet Akif ise yarışma sonucunda kazandığı 500 liralık ödülü kendi almayarak o dönemde yoksul kadın ve çocukların iş öğrenmesi konusunda faaliyet gösteren Darülmesai’ye bağışladı. Yine daha sonrasında kendi eserlerini topladığı Safahat isimli eserine de şiirin İstiklal Marşı olması nedeniyle bu eseri koymamıştır.

Bestesi için de yarışma açıldı

türk, türkiye, bayrak, istikal, marş, mehmet akif ersoy

Şiirin mecliste kabul edilmesinin ardından bestesi için de bir çalışma yapılması gerekiyordu ancak ülke savaş ortamında olduğundan bunun biraz ertelenmesine karar verildi. 12 Şubat 1923 tarihinde İstanbul Maarif Müdürlüğü bir beste yarışması açarak İstiklal Marşının bestelenmesini istedi. Yarışmaya 24 besteci katıldı. Ancak tam bir değerlendirme yapılamadığı için zamanla yurdun farklı yerlerinde, farklı besteler söylenmeye ve çalınmaya başlanmıştı. 1924 yılında Ankara’da bir araya gelen seçici kurul ilk olarak Ali Rıfat Çağatay’ın bestesini kabul etmişti. 1930 yılına kadar İstiklal Marşı bu beste ile çalındı. 1930 yılında ise bir değişikliğe gidilerek dönemin Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Osman Zeki Üngör'ün 1922'de hazırladığı bugünkü beste yürürlüğe konmuş, toplamda dokuz dörtlük ve bir beşlikten oluşan marşın armonilemesini Edgar Manas, bando düzenlemesini de İhsan Servet Künçer yapmıştır. Bugün halen bu beste ile çalınan marş, bağımsızlığımızın ve Kurtuluş Savaşı’nın en önemli simgeleri arasındadır.

 

İstiklal Marşı

Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;

O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!

Kahraman ırkıma bir gül; ne bu şiddet, bu celal?

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal…

Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım.

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım,

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,

“Medeniyet” dediğin tek dişi kalmış canavar?

 

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın,

Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.

Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın,

Kim bilir, belki yarın belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı,

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı,

Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda.

Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:

Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.

Bu ezanlar, ki şehadetleri dinin temeli,

Ebedî, yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecdile bin secde eder, varsa taşım,

Her cerihamdan, İlahî, boşanıp kanlı yaşım,

Fışkırır ruhu mücerret gibi yerden naaşım,

O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.

Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.

Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;

Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal.  

 

YORUM YAP

CAPTCHA
This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.
2 + 1 =
Bu basit matematik problemini çözün ve sonucu girin. Ör: 1+3 için 4 giriniz.