Hayatı oldukça olaylı ve sansasyoneldi. Sahanın dışında ya da futbol topunun uzağındayken adı sürekli istemediği farklı olaylarla anılıyordu. Gerek oynadığı takımlarda gerekse milli takımda oynadığı tüm futbol hayatı boyunca üslubu, söylemleri, tarzı, hareketleri ve yaptıkları ile gündemden düşmüyordu. Ancak futbol sahasına çıktığında ise bambaşka biri haline geliyordu. Futbol topunun ayağına daha çok yakıştığı bir futbolcu daha yoktu. Topa hakimiyetinin yanında futbol zekası kavramını da geliştiren oydu. Oynadığı her maça damgasını vuruyordu. Onun gibi çalım atabilen, koşabilen ve gol atan bir daha da gelmedi. Geçmiş ve bugünün tüm futbol otoriteleri, yıldızları, oyuncuları ve taraftarları tarafından en büyük olarak anılıyordu. O kim mi, tabii ki Diego Armando Maradona.
Arjantin’de bir kenar mahallede dünyaya geldi
Diego Armando Maradona, Arjantin’de, Corrientes’te son derece fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. İtalyan kökenli bir ailenin 4. çocuğuydu. Kendisinden sonra bir de erkek kardeşi dünyaya gelecekti. Bu iki kardeş küçük yaşlarından itibaren mahalle arasında futbola merak salmıştı. Maradona’nın o dönemlerini hatırlayanlar, mahalle maçlarında sergilediği futbolun bile çok çekici olduğunu söylüyorlardı. Kardeşi Raul da kendisini gibi futbolu seviyordu ama Maradona bir başka oynuyordu.
İlk keşfi 10 yaşında oldu
Maradona’nın dünyaya geldiği dönemde dünyada futbol denildiğinde akla gelen iki ülke Brezilya ve Arjantin’di. Dolayısıyla dünyanın her yerinden yetenek avcıları bu ülkelerde dolaşıyor ve gelecekte yıldızı parlayacak çocuklara bakıyordu. İşte böyle bir yetenek avcısı, 10 yaşındayken Maradona’yı keşfetti. Önce en yakındaki kulüp olan Estralla Roja’ya kayıt oldu. Amatör düzeyde oynuyordu ama sahaya her çıktığında rakip de dahil olmak üzere herkes ona bir farklı bakıyordu. Bu yeteneği kısa sürede fark edildi ve Los Cebollitas isminde diğer yerel kulübe transfer oldu. Burada üç sezon geçirecek olan Maradona’nın önlenemez yükselişi başlamıştı.
Giderek profesyonelleşiyor
Yetenekleri, sahada topa olan hakimiyeti, takımına olan katkısı futbolun sadece fizikle değil aynı zamanda akılla oynanan bir oyun olduğunu kanıtlar gibiydi. Maradona, 20 Ekim 1976’da Argentinos Juniors kulübüyle kariyerinin ilk profesyonel anlaşmasını yaptı. Bu takımla 5 yıl içerisinde 167 maça çıktı ve 115 gol attı. Bu büyük başarı, hızla Arjantin’in en büyük kulüplerinden biri olan Boca Juniors tarafından fark edildi. Ve 1981 yılında Diego Armando Maradona, Boca Juniors tarafından transfer edildi. 1982 yılında takımının şampiyonluk sürecinde büyük payı vardı ve ilk lig şampiyonlunu bu yıl kazandı.
Uzak ufuklar, büyük başarılar…
Maradona, futbolu o güne kadar kimsenin oynamadığı gibi oynuyor, sahanın içerisinde topla dans ediyor, hemen her pozisyonu tehlikeli hale çevirebiliyor ve rakiplerine maç boyunca hiç rahat veriyordu. Futbolun tüm gereklerini yapıyor, üstüne de taraftarlar için inanılmaz bir seyir zevki sunuyordu. 1982 yılında gelen şampiyonluğun arkasından aynı yıl Dünya Kupası düzenlendi. Kupanın hemen ardından da dünya devi Barcelona, o güne kadar verilmiş en büyük transfer ücretiyle Maradona’yı transfer etti. 1983 yılında Maradonalı Barcelona, iki kupa kazandı. Her şey iyi giderken bir maçta girdiği bir pozisyon sonrasında ayağı kırıldı. Bu kırık, onun Barcelona kariyerinde sonun başlangıcı olmuştu. Sakatlığı geçti, sahalara döndü, 58 maça çıktı ve 38 gol attı. Ancak kulüp yönetimiyle çok sık sorunlar yaşıyordu. Özel hayatı bu sorunları tetikleyen en önemli sebepti. 1984 yılı geldiğinde transfer listesinin başındaydı.
Napoli ile kariyerinin zirvesine ulaştı
İnişli çıkışlı bir Barcelona kariyerinin ardından Maradona, 1984 yılında kariyerinin tepe noktasına ulaşacağı Napoli’ye transfer oldu. Takıma girer girmez hem arkadaşlarının hem de taraftarın gözdesi olmuştu. Maradonalı Napoli, 1986-1987 ve 1989-1990 sezonlarında şampiyonluğa ulaştı. Aradaki iki sezonda da ligi ikincilikle bitirdi. İşi bununla da bırakmayan Maradona, kulübüne 1987 yılında Coppa İtalia, 1989 yılında UEFA Kupası, 1990 yılında Supercoppa Italiana’yı kazandırdı. 1987-1988 yıllarında ise gol kralı yine o oldu. Napoli’de elde ettiği başarılar onuruna giydiği 10 numaralı forması emekliliğe ayrıldı. Bu döneme kaybedilen maçlar, kupalar ile birlikte ailesi ve çevresinde yaşadığı olaylar Maradona’yı çok yorup üzüyordu. Yaşamındaki en çalkantılı olaylar ve sıkıntılar bu dönemde baş göstermeye başladı.
Milli takımı da sırtlıyordu
Maradona, kulüp takımlarındaki olağanüstü başarısını Arjantin Milli Takımı’nda da sergiliyordu. Milli takım formasıyla çıktığı 91 maçta 34 gole imza attı. İlk maçına olan 27 Şubat 1977 tarihinde daha 16 yaşındayken çıkmıştı. 1982, 1986, 1990 ve 1994 FIFA Dünya Kupası’nda takımı adına mücadele etti. 1986 yılında finalde Batı Almanya’yı yenerek Arjantin kupaya uzandı. 1990 yılında ise sakatlığına rağmen yine iyi bir performans sergiledi ve Arjantin finale yükseldi.
Sansasyonel bir hayatı oldu ve sağlığı bozuldu
İnanılmaz bir futbol kariyeri geçiren, kulüp takımları ve milli takımda harikalar yaratan, teknik direktörlük de yapan Maradona, sahanın içerisinde sergilediği başarılı hayatı, aynı şekilde saha dışına yansıtamadı. Tüm yaşamı boyunca elde ettiği başarılar, kazandığı para, ün ve güç onun çoğu zaman başını döndürüyor ve istemediği birçok olaya adının karışmasını sağlıyordu. İşlerin iyi gitmediği zamanlarda madde bağımlılığıyla uğraşıyor, zaman zaman maçlar sonunda yaptığı açıklamalarla hem kendini hem de takımını zor durumda bırakıyor, dünya kupası maçı öncesinde doping alıyor, takımdan kovuluyordu. Zorlu zamanlarda mücadelesini saha dışında da sürdüremeyen Maradona’nın sağlığı da zamanla bozuldu. Önce beyin ameliyatı geçirdi. Ardından da geçirdiği kalp krizi nedeniyle hayatını kaybetti. Dünyanın en büyük futbol otoriterleri tarafından gelmiş geçmiş en iyi oyuncu olarak gösterildi. Başarıları ve sahada yaptıkları hiç unutulmadı. O “Tanrının eli”ydi. Seni çok özleyeceğiz üstat…
YORUM YAP